Pazartesi, Mayıs 03, 2010
Cehalet, toyluk, kitaplar

Önce haritalarda aradım. Çizdiğim tüm rotalar haritalarda kaldı. Bense küçücük odamda, sadece üşümeyi öğrendim. Poyraz el vermedi küçücük rüyalarıma.
‘Hasbelkader’ kelimesini öğrendim ve sonra yıllarca sadık kaldım ona. Hasbelkader uyuduğum rüyalar, hasbelkader uyandığım rüyalar; inatlar, vazgeçmeler, ihanetler, terlemelerle ve sonra hasbelkader yazdığım dizelerle inandırmaya çalıştığım inançsızlar… Tek yaptığım oyalanmak ve zaman kaybetmekti… Peygamberimi göremiyor ama yinede ona inanmaya devam ediyordum, üstelik, bu dinde yapayalnızdım ya da öyle sanıyordum…
Sonra bir kitapta birkaç satır okudum:
”-Ben boyuma göre birini bulamadım, hepsi bu.
- Peki aradın mı?
 -Hayır, aramadım. Böyle biri olsaydı , o gelip beni bulurdu.”
İşte o zaman haritaları kapattım, çamaşırlarımı yıkadım, gözlerimi bağladım ve beklemeye başladım. Beklemek zaten her şeyle iyi gidiyordu, kötü gidiyordu. Farkında olmadan eski kötü alışkanlıklarıma bulandım. Oyalandım, oyalandım. Sonra, o geldi ve beni buldu. Boyuma göreydi, dişime göreydi, zoruma göreydi, ellerimi tutmayı bilen biri sonunda karşıma dikilmişti. Şimdi, o benim soyadımı taşıyor, ben onun sevdasını. O, benim hasretimi taşıdığını söylüyor; bense zayıfım, bilemem, öğrenemem hasret ne kadar çeker… Sevda zor değil, insana dayanma gücü veriyor. Hasretse, yok, anlamam ondan… Sevdam varsa hasret zamanla oyalanır durur, ben sevdamla…
 
posted by Güray Onok at Pazartesi, Mayıs 03, 2010 | Permalink |


0 Comments: